Palyaçonun Hüznü













Sınavdan çıkmış ve telaş içinde, son anda yetişmişti kendisine verilen adrese. Hızla tamamladı palyaço makyajını. Kırmızı kostümünü de giyip üzerine, coşkulu ve neşeli oyunlarıyla çıktı bu güzel bahar gününde kır düğünü sahnesine.
Yaptığı küçük oyunlarla kısa sürede topladı çocukları etrafına ve seçkin misafirlerin bulunduğu alandan uzaklaştırıp, oyunlar oynamaya başladı onlarla.

Kolundaki sepette bulunan küçük oyuncak ve balonları çocuklara dağıtırken bir yandan da gecikmiş olan kız arkadaşını arıyordu gözleri.
İki yıl önce tanımış ve çok sevmişti onu. Kendisi gibi palyaço olmaya da o ikna etmişti Barış'ı. Yüzlerini boyayıp, kendileriyle dalga geçmek ve yüzleri gülen çocuklarla olmak iyi geliyordu onlara.

Aklı sevdiğinde oyunlar oynuyordu ki, bol paçalı pantolonunun cebindeki telefonun titreşimini hissetti. Bir telefon oyunu bahanesiyle cebinden çıkardığı telefonunda okuduğu mesajla bir hüzün geldi palyaço Barış'ın yüzüne.

Önce çocukların ve düğündeki tüm konukların yüzüne yansıdı palyaço Barış'ın hüznü. Bir haber başlığı olarak sokaklara, caddelere, şehirlere ve tüm ülkeye yayıldı sonra ve yürekleri parçaladı palyaçonun gözyaşları.

“Mini etekli genç kız, otobüste öldürüldü. Elindeki çantasından palyaço kıyafetleri döküldü.”


Fotoğraf & Öykü : Hüseyin Kekiç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder