Beklemek Güzeldir



Geniş caddeler, yüksek beton binalar, gösterişli vitrinler ve kalabalık gürültüsünden uzaktayım bir süredir.

Çam ormanlarıyla çevrili bir vadinin içine gizlenmiş, büyük bir gölün kıyısında, terk edilmiş bir yel değirmeninde ne mi yapıyorum tek başıma?

İlk yağmur damlaları değdiğinde çıkan ve beton binalarda alamadığım toprağın kokusunu özledim belki. Yağmurda ürpermeye, çamurda yürümeye, taş ocak içinde yanan odun ateşinde ısınmaya geldim ve dönemedim, kaldım belki de!..

Her voltada adımlarıma eşlik eden ahşap zemin gıcırtısı, topuklarımın sesi, yalnız biri için eski bir koltuk ve kirli camından vuran ışıkla karanlığı aydınlatan şu pencere dışında her şey yok burada.

Alt katta odun ateşinin közüne gömdüğüm patatesler ve dışı isli demlikteki çayım var yalnızca.

Biliyor musun?
Mis gibi közde patates kokusunu beklemek güzeldir.
Çayın demini beklemek de güzeldir.

Beni bu çürük pencere kenarında bekleten bir sebebimin olması, bunlardan çok daha güzeldir...

Fotoğraf & Öykü : Hüseyin Kekiç

6 yorum:

  1. Tebrikler. Kaleme ve yurege sağlık

    YanıtlaSil
  2. Hüseyin abi Hayırlı olsun Blogun yazılarında fotograflarında çok sağlam...tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Sevinç. Selamlar, sevgiler...

      Sil
  3. Harika olmuş.Metin,Hikayeden çok şiir gibi...

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler İbrahim hocam 😊

    YanıtlaSil