Evlenmeden önce mahallenin en güzel kızı olduğunu, herkesin ona hayranlıkla baktığını ve her şeyin on yıl önce doğum yaparken bir anda değiştiğini anlattı. Doğum yapmak için yattığı hastanede, yanlış vurulan bir iğne sebebiyle ayağının sakat kaldığını, bu yüzden büyük acılar çektiğini, büyük aşkla bağlı olduğu kocasının kısa süre sonra, önce onu aldattığını, daha sonra da çalışamıyor diye, kızıyla birlikte yüzüstü bırakarak, evi terk ettiğini anlatıyordu sıkılarak.
Ailesinin İzmir’de yaşadığını ve durumlarının çok iyi olduğunu, ancak, ilk günlerde evliliğine karşı çıktıklarını, daha sonra da kızını terk ederek onların yanına gitmesini istediklerini söyledi.
“Kızımı terk edeceğime ailemi terk ettim” dedi. Kocası ne aramış ne sormuş onu uzun zaman. Hatta boşanma davası açtığında zorlukla bulabilmişler kocasını. Mahkemede boşanma kararından sonra da kaybolmuş yine ortalıktan.
Duyduklarımdan çok etkilenmiştim. “Özür dilerim” dedim. “Seni üzmek istemezdim.” “Yok üzülmedim” dedi. “Alıştım artık, her şeye alıştım, önceleri çok zorlandım, çok ağladım, intiharı düşündüğüm bile oldu zaman zaman” dedi. “Kızım için direndim hayata” diye devam etti. Kendinden geçmiş, o acılı günlere geri dönmüş gibiydi anlatırken. Yana dönmüş, sessizce kalmıştı bir süre. Döndü, gözlerini silerek “sigaran var mı” dedi. Öyle suçlu hissettim ki kendimi, sigaram yok diye. “Boş ver, olmasa da olur, öylesine sordum" deyip sustu.
Bir tel sigaram olsaydı diye çok hayıflandım o an.
Fotoğraf : Serra Kemmer
Öykü : Hüseyin Kekiç / 29.05.2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder