Fotoğraf : Serra Kemmer |
Bir ilkyaz başında, Pazar sabahı erkenden, akşamdan hazırladığımız piknik malzemelerimiz ve sevdiklerimizle yollardaydık işte. Uykumuz vardı hepimizin, ama uykumuz kadar neşemiz de, telaşımız da.
Uykumuz vardı, çünkü daha tam uyanamadan bir otobüs dolusu konu komşu düşmüştük yollara. Neşemiz vardı, çünkü uzun ve yorucu geçen kış aylarından çıkmış, ilkyaz güneşiyle ısınmaya başlamıştık. Telaşımız vardı, çünkü her zaman oturduğumuz göl kenarındaki iki büyük ağacın gölgesini, bizden önce başkaları kapmış olabilirdi.
Türkülerle uykumuzu açtık önce. Şakalarımız ve tatlı sohbetlerimizle neşemize neşe kattık yol boyunca. Göl kenarındaki ağaç gölgelerine serilip uzanınca, telaşımız da bitmişti artık.
Sabahın bu tatlı serinliğinde kadınlarımız, kızlarımız bir ağacın altını mutfak, diğerinin altını ise oturma odası olarak hazırlamışlardı bile. Biz erkekler de göl kenarında, birkaç adımlık kısa volta turları atıp, günün akışını planlıyorduk.
Çok uzun bir yer sofrasında kalabalık grubumuzla, keyifli ve bol çeşitli kahvaltımızdan sonra, neşeli sohbetlerimiz ve hep birlikte söylediğimiz türkülerle öğlen etmiştik. Artık sıra, mangalımızı yakmaya ve rakı şişelerinin içini boşaltmaya gelmişti. Mangalı tutuşturmak için çalı çırpı toplamaya dağıldık.
Biz büyükler, elimizde birkaç ağaç parçasıyla sohbete dalıp dolaşırken, gençlerimiz mangal üzerinde soslu kanatları ve etleri pişirmişlerdi bile. Yine büyük soframız kuruldu. Hep birlikte oturduk yemeğimizin başına. Bir taraftan rakı bardaklarımız da dolmuştu. Bira ya da ayran, kola içenlerimiz de vardı aramızda. Herkes canı neyi istiyorsa yiyor ya da içiyordu.
Hem yiyip içtik, hem de türkülerle ve neşeli sohbetlerle eğlendik akşama kadar.
Dönüş yolunda fren patlamasaydı...
Fotoğraf
: Serra Kemmer
Öykü : Hüseyin Kekiç / 02.12.2023
Ellerinize ve yüreklerinize sağlık.
YanıtlaSil