Acil koridorunda, bir sedye üzerinde kendi kendine ne biçim, o biçim diyerek sayıklıyordu onu ilk gördüğümde. Beni görünce kolunda takılı serum hortumunu çıkarıp sedyeden kalkmaya çalıştı. Başucundaki hemşire ve zabıt tutmaya çalışan polis memuru, bana sedyeden uzak durmamı ve dış koridorda beklememi işaret ettiler. Ben dış koridora çıkarken, yattığı sedyede ne biçim erkeksin diye söyleniyordu arkamdan.
Bu sabah buluşup fotoğrafa çıkmıştık, her hafta olduğu gibi. Bütün gün çok keyifli ve neşeliydi. Güzel de fotoğraflar çektik birlikte. Vapur iskeleye yanaşırken, ben günbatımı fotoğrafı için mendirek kayalarına gideceğim deyince, ben bugün fotoğrafa doydum, şimdi çarşı içinde hamsi tava ile iki duble rakı içer, bu güzel güne ve hayatıma cila yaparım diyerek ayrılmıştı benden.
Az önce, tanımsız bir numaradan gelen çağrıda, kendisini polis memuru olarak tanıtan biri, Davut diye birini tanıyor musunuz? diye sordu bana. Arkadaşım olduğunu ve iki saat öncesine kadar birlikte olduğumuzu söyleyince hastane ismini söyleyip, gelmemi istedi.
Hastanedeki polis odasında, önündeki zabıt kağıdını imzalarken polis memuru, rakıyı fazla kaçırdı ve birileriyle takıştı herhalde dedim. Başını kaldıran polis, ne zamandır tanıyorsunuz Davut Beyi? diye sordu. Uzun süredir arkadaşımdır, sorunsuz ve iyi biridir. Hayırdır memur bey neler oldu söyler misiniz? dedim.
Davut Bey, Rasimpaşa semtinde, devriye görevindeki bir memur arkadaşımızın silahını alıp, sokaktaki bir eve doğru ateş etmeye çalıştı. Neyse ki silahın emniyetini açamadan arkadaşlarımız tarafından yakalanarak hastaneye getirildi.
Şaşkınlıkla dinledim ve peki ne dedi ifadesinde diye sordum. Ne biçim, o biçim, ben erkeğim, sen ne biçim erkeksin, o biçim misin gibi saçma şeyler sayıklıyor ve ifade veremiyor dedi. Tam o sırada, odaya giren nöbetçi doktor, önce masada duran zabıt kağıdını imzalayıp, sonra bana döndü ve hastanız biraz sakinleşti, siz yanına geçin ve lütfen birazdan gelecek memur arkadaşın ifade almasına yardımcı olun dedi.
Az önceki sedyeden müşahede odasındaki bir yatağa alınmıştı. Beni görünce ağlayarak, yatağının kenarına oturmamı işaret etti. Yatağının kenarına oturdum ve sessizce baktım ona. Gözlerini kaçırarak, niye beni yalnız bıraktın akşam akşam dedi içini çekerek. Hayırdır oğlum neler oldu. Hamsi tava ve rakı ile hayatıma cila atacağım derken neler oldu böyle diye sordum.
Çarşı içinde, sokaktaki masalarda hamsi yiyip, rakımı içiyordum diyerek başladı anlatmaya. Genç bir kadın gelip karşıma oturdu ve rakımdan bir yudum içti dedi ve birden kendinden geçip, ne biçim, o biçim misin diye sayıklama nöbetine girdi. Evet Davut Bey, bir kadın geldi ve rakından bir yudum içti, lütfen devam edin diyen polisin sesiyle sayıklaması durdu önce. Elimi tutup, sıktı. Sakın beni yalnız bırakma dedi ağlayarak. Tamam, yanındayım. Sakin ol ve neler oldu anlat haydi dedim. Şaşırdım, kadına baktım diye devam etti anlatmaya. Yarasın beyim, kadın ister misin diye sordu. Hayır dedim. Bu muhabbet yalnız çekilmez beyim dedi. Hayır istemiyorum, lütfen kalkın masadan dedim. Yani beni beğenmediysen, daha genç ve güzel kızlarımız da var beyim diye ısrar etti. Hayır istemiyorum, yeter artık kalk masamdan diye çıkıştım. Rakı bardağımı bir yudumda içti ve görüşmek üzere deyip kalktı, gitti.
İfade tutanağını yazan polis Eeee, diyerek ve elindeki kalemi sallayarak devam etmesini işaret etti. Davut, sürekli bana bakarak ve elimi hiç bırakmadan anlatıyordu. Bir duble daha rakı içip, hesabı ödedim ve metroya doğru yürümeye başladım. Metroya girişte bu kadın, haydi beyim gel gidelim, eğlenelim diyerek yine geldi yanıma. Yahu ne anlamaz kadınsın, istemiyorum dedim azarlayarak. Kulağıma yaklaştı ve ne biçim erkeksin sen diye fısıldadı.
Yeni bir ağlama ve sayıklama nöbetindeydi yine. Ne biçim erkeksin, yoksa o biçim misin diye ağladı bir süre. Polisin azarlayan sesi ile kendini toparlayıp devam etti anlatmaya. Kadını uzaklaştırmak için sana ne, ne biçim olduğumdan belki o biçim erkeğim dedim. Yok beyim sen o biçim değilsin, erkeğin hası, adamın dibisin dedi ve koluma girip çeke çeke götürdü beni. Arada uzanıp boynumdan öpüyor, gel bak seni nasıl rahatlatacağım bu gece diyordu. Nereye gidiyoruz, bütün gece kalamam ben dedim. Tamam, sıkıntı yok, iki saat kalırız o zaman, az ilerde bir evimiz var dedi. Hayır ben evine girmem dedim. Telaşlanma beyim, benim evim değil, öğrenci evimiz dedi. Muhtaç olan kız öğrencilere oturacakları ev kiralıyoruz, onlar da arada bizi böyle misafir ediyorlar dedi gülerek, kapının ziline basarken.
Ağlama ve sayıklama nöbetleri arasında şaşkınlıkla ve merakla dinliyorduk polis memuruyla birlikte. Davut'un yine kendinden geçtiği anda polis memuru, telefonuna gelen mesajı okudu ve bana dönüp, arkadaşlar o evden kadını ve kızları almışlar, karakola götürüyorlar dedi. Kızları da mı almışlar diye ağlayarak yataktan kalkmaya çalıştı Davut. Elimi kendine doğru çekerek yaklaşmamı istedi. Eğildim yanına, kulağıma doğru fısıldadı. Karakola git, ne yap et, kızları kurtar o kadından. Tamam giderim, meraklanma. Önce sen kendini toparla da dedim. Bırak beni, sen hemen karakola git dedi. Senin ifadeni tamamlayalım, arkadaşın da tanık olarak imzalasın ondan sonra birlikte gidersiniz karakola diye araya girdi polis memuru.
Aldığı ilaçların etkisiyle, çok yorgun ve bitkindi polis arabasında karakola giderken. Kolumu tutmuş, yol boyunca sıkarak yanında durmamı istemişti. Kim o kızlar diye soracak oldum bir kaç kez. Ben sordukça kolumu iyice sıkıp susuyor ve ne biçim erkeğim ben deyip ağlama nöbetine giriyordu.
Karakolun önünde indik polis arabasından. Davut benim kolumda zorlukla yürüyordu polislerin arasında. Açık bir kapıdan Yaktın bizi Davut amca diyen genç bir kız sesi doldurdu uzun geniş koridoru ve Davut yığılıp kaldı o uzun koridora.
Bu güzel öykü için kutluyorum. Düzenleme çok güzel, tek bir husus söyleyebilirim, satır araları biraz açılsa daha kolay okunabilir. Tebrikler... Gürcan Köftecioğlu
YanıtlaSilTeşekkürler Gürcan. :))) Satır araları konusunda haklısın. Blog ayarlarında düzeltmeye çalıştım ama yapamadım. Selamlar, sevgiler.
SilHeyecanla okudum. Devam etse ne güzel olurdu.
YanıtlaSilBizim atölyede "psikolojik gerçeklik" temalı öykü ödevi için yazdım bunu Binnur. Sonu okurun düş gücüne bırakıldı. Teşekkürler arkadaşım. :))) Selamlar, sevgiler.
SilÇok güzel bir öykü elinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler Seval hanım. :)))
Sil"Hayatın Cilası" hikayeni çok beğendim.Tebrik ediyorum. Kısa çarpıcı kelimeler, her şey yerli yerinde sonu bence okuyucuya kalması daha yerinde zira okuyucu türlü türlü sonuçlar yazabilir. Böylesi bir son çok çarpıcı olmuş. Tekrar tebrikler Hüseyin arkadaşım.
YanıtlaSilPronto, pronto...
SilÇok teşekkürler Tomris aakideşim. :)))
Hüseyin abi, gerçekten güzel bir yazı. okurken yaşadım. devamı olursa mutlaka okumak isterim.
YanıtlaSilÇok teşekkürler... :)))
SilÇok güzel bir öykü ama tadına doyamadan bitiyor maalesef.
YanıtlaSilEline sağlık dostum.
Emin Bingül
Çok teşekkür ederim dostum. :)))
Sil