Geçtiğimiz Haziran ayında fotoğrafçı arkadaşlarımla birlikte, Değirmendere Ahşap Heykel Sempozyumundan fotoğraflar çekmiş, sahilde çay içip dinlenecek bir yer bakınıyoruz.
Karşımızdan önünde koşturan şirin mi şirin torununa yetişme telaşıyla, tanıdık, dost bir yüz geliyor. İhsan hocama "merhaba" diyor, fotoğrafçı arkadaşlarımı tanıştırıyorum. İhsan hocam, bir yandan bizimle hoş beş ediyor ama, içi rahat değil. Zira, koşturan torunu köşeyi dönüp gözden kayboluyor.
"Ben şu kızı bir yakalayayım arkadaşlar. Siz yavaş yavaş ileri doğru gelin. Rainbow çay bahçesindeyim, sizi bekliyorum" diyor ve koşturuyor şirin kızın arkasından.
Biz fotoğrafçılar, deniz üzerindeki martıları, kumsalda yürümeye çalışan küçük çocukları, körfezin karşı yakasındaki kara bulutları fotoğraflıyoruz önce. Geciktiğimizi görünce, bize karşı geliyor İhsan hocamız.
İkram ettiği çayları içerken, yeni tanıyan arkadaşlarıma kitaplarından anlatmaya çalışıyorum hocamızı. Değirmendere'nin gündelik hayatından, romanlar, şiirler, öykülerden konuşuyoruz. Fotoğrafın hikayesine dair görüşleriyle, doyulmaz bir sanat sohbetinde buluyoruz kendimizi.
Derken yeni bir çalışmasından bahsediyor İhsan hoca.
“Kaz dağları” diyor,
“İda dağı” diyor.
“Kutsanmış bir aşkın büyüsü” diyor ve merakta bırakıp, yolculuyor bizleri.
“Kaz dağları” diyor,
“İda dağı” diyor.
“Kutsanmış bir aşkın büyüsü” diyor ve merakta bırakıp, yolculuyor bizleri.
Şimdi, özel sohbetimizde bizzat yazarından dinlediğimiz “Son İda” isimli roman, okurlarıyla buluşma hazırlığında. Kitaplığımda yerini almasını heyecanla bekliyor, bu güzel romanın okurunun bol olmasını diliyorum.
Değirmendere'nin sakinleri, İhsan hocamızın komşuları haline gelen, ahşap heykellerin üretim aşamasından fotoğraflar da o güzel günün ve özel sohbetimizin tanıklarıdır.
Dostluğuna teşekkürler İhsan hocam.
Selamlar, saygılar
Hüseyin Kekiç - 16.03.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder