Üç
çokmuş, iki yokmuş, bir varmış!
Evvel
zaman içinde, annesinin canında bir Masal varmış.
Sularda
yaşar ve suda beslenirmiş bu Masal.
Günlerden
bugün, hiç alışık olmadığı kadar ışık yansımız
gözlerine.
Korkmuş
önce!
Öyle
parlakmış ki ışıklar, hiç bir şey göremez olmuş.
Yummuş
gözlerini ve beklemiş bir süre.
Etrafındaki
sular çekilmiş, kocaman bir el sarmış ve sudan çıkarmış onu.
Suda
tutan ve onu hayata bağlayan son bağını da kesmiş yine kocaman
bir el.
Masal
bu ya!
“Bağımı
niye kestiniz” diye başlamış ağlamaya.
O
ağlayınca, sevinmiş onu canında büyüten annesi.
Birlikte
ağlamışlar bir süre.
Sonra
başka bir el sarmış ve alıp götürmüş Masal’ı
Kocaman
elleriyle Masal’a bakarken doktorlar, sesler çoğalmış dışarıda.
“Dışarıda
neler oluyor” diye düşünürken, ağlamakla gülmek arasında
gidip gelen kocaman insanların arasında bulmuş kendini Masal.
Telaşlı,
meraklı, heyacanlı ve şaşkın yüzlerle bakmış ona kocaman
insanlar.
Anne
gibi kokan biri, kucağına almış ve dudaklarına bir sıvı
damlatmış, gözyaşlarını dökerken.
Anne
sütü tadında ve sıcaklığında yatmış uyumuş Masal.
Sonra,
başka sıcak kucaklarda bulmuş kendini.
Hiç
tatmadığı tatları, hiç bilmediği kokuları, hiç duymadığı
sesleri duymuş bugün Masal.
Baba
kokusunu da ayırmış diğerlerinden.
Ve
anlamış ki, bugünden sonra daha renkli ve daha kalabalık
yaşayacak.
Ve
anlamış ki, o kalabalık bugün çok mutlu.
Hoşgeldin
Masal,
Korkularımızı,
heyecanımızı, telaşımızı, merakımızı bitirip geldin.
Sevinçlerimize,
mutlu günlerimize ve ailemize hoşgeldin.
Hoşluklar
getirdin...
Hüseyin
Kekiç - 13.10.2012 – 08:39
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder