Sağı solu ağaçlarla çevrili, ıslak, virajlı ve dar bir yolda ilerliyoruz. Yaz yağmuru ince ince çiseliyor. Bir akşamüstü, gün batımı istikametine doğru gidiyoruz. Yalnız sen ve ben varız. Alaca karanlık sarmış, gün çoktan kaybolmuş bazı virajlarda. Yolu seçmekte zorlanıyor yorgun gözlerim. Sonrasında viraj çıkışında uzakta kızıl bir top gibi duruyor, yolumuzu aydınlatıyor gün batımı.
Cama vuran yağmur damlaları arasında yeni ve karanlık bir viraja giriyoruz yine. Sezen Aksu “İstanbul İstanbul olalı hiç görmedi böyle keder” diyor, su gibi duru sesiyle.
İkimiz de hiç konuşmuyoruz. Bir ara dönüp bana bakıyorsun. Öyle kızgın ve öyle üzgün bakıyorsun ki bana. Biraz önce söylediğim pek hoşuna gitmemiş belli ki. Canını bu kadar sıkacak ne söylemişim bilmiyorum. Tekrar yüzünü yana çeviriyorsun. Bu kez benim canım yanıyor bu davranışına,
"Konuş benimle, bağır istersen, ama susma sakın, ne geçiyorsa içinden söyle bana." diyorum.
Başını hafif bana doğru çeviriyorsun. Dirseklerini koltuk yanlarına dayayıp doğruluyorsun biraz. Konuşmaya başlayacaksın sanki. Ben bekliyorum neler söyleyeceğini. Viraj bitiyor birden. Uzun ve düz bir yol çıkıyor karşımıza. Yolun sonundaki ufukta yarısı kaybolmuş kızıl top, yarım bir tepsi gibi duruyor uzakta. Kızıllığı ıslak zemine yansımış. Bir alev topuna gidiyor gibiyiz. Vazgeçiyorsun konuşmaktan. Biraz öne kaydırıp bedenini, başını koltuğa yaslayıp, uzaklara bakıyorsun.
Birden hızla frene basıyorum sinirden. Araba da, biz de savruluyoruz ıslak yolda. Tenha yolda kendi etrafında bir iki tur atıyor araba ve yolun tam ortasında, yan olarak duruyor. Hızla iniyorum arabadan. Karnıma ağrılar saplanıyor, zorlukla yaslanıyorum açtığım kapıya. Yaslandığım kapıdan akıyor gibi düşüyorum yere. Dizlerimin üzerine çöküyorum. Başım dönüyor, midem bulanıyor, karnım şiddetle ağrıyor. Ellerimi iki yanıma, karın boşluğuma bastırıp, alnımı asfalta koyuyorum.
Sen de hızla çıkıyorsun arabadan. İndiğin kapıyı hızla çarparak arkana bakmadan gidiyorsun aksi istikamete. Yolda seyir eden diğer araçlar zorlukla duruyorlar peşimizde. Yolun karşısından gelen araçlar da geçemiyor yoldan. Sezen Aksu şarkı söylemeye devam ediyor arabada. Zorlukla kalkmaya çalışıyorum. Dizlerim yarım doğruluyor, bir iki adım atıp, yığılıyorum yine. Sonra tekrar deniyor ve hızla kalkıp ağaçların arasına doğru koşuyorum.
Çam ağaçlarının kokusu iyi geliyor, genzimin yandığını hissediyorum. Büyük bir ağaç gövdesine yaslıyorum bedenimi. Dallardan düşen yağmur damlaları yüzüme serinlik veriyor. Aşağı uçuruma doğru bakıyorum. Yemyeşil ağaçlarla dolu aşağısı. Bıraksam kendimi Göcek rampalarından, uçacağım bir kuş gibi. Ve bütün sıkıntılar bitecek bir anda.
Uçurumun karşı yamacında büyük bir yeşillik var. Kayaların arasından akan şelalenin gürültüsü yeni bir şarkı gibi. Şelalenin döküldüğü kayaların kenarında oluşan, gök kuşağı yanında, seni görüyorum. Uzaktasın, çok uzaktasın. Sana seslenmek istiyorum. Boğazım düğümlenip kalıyor. Sesim kesiliyor, boğulacak gibi oluyorum yine. Sonra kayboluyorsun birden. Göremiyorum artık seni.
Kızıl top sönüyor uzakta. Alaca karanlık sarıyor her yanı. Hava giderek daha serinliyor. Ateş böcekleri görünmeye başlıyor ağaç dallarında. Çekirgeler vızıldıyorlar. Ormanın gürültüsünde kaybolup gidiyorum.
Sen ne yaptın, nerelerdesin bilmiyorum. Araba yolda mı hala diye düşünüyorum. Yalnızlıktan, senden uzakta olmaktan korkuyorum. Senin de korkacağını düşünüyorum. Bu düşünce beni daha da korkutuyor.
Ne dedim de kızdı bana diye düşünüyorum. Kızıyorum kendime, boşboğazlığıma. Ya bittiyse bu dostluk, ya artık onu hiç göremezsem, ya da o beni görmek istemezse diye düşünüyorum. Böyle olacağını, buraya, bu noktaya geleceğimizi hiç beklememiştim.
Elimde kırdığım bir ağaç dalıyla, dolaşıyorum ormanda. Korkuyorum karanlıktan. Yalnızlığı sevmediğimi biliyorsun benim. Öyleyse beni bu karanlık içinde yalnız bırakma. Çık gel, her neredeysen. Tut elimden al götür beni, cesaret ver, sarıl bana.
Ormandan çıkıyorum. Yavaş adımlarla yürüyorum.
Arabaya yaklaştıkça Deniz Seki’yi duyuyorum, “ Ey kalbim yazık sana” diyor.
Araba yolun ortasında, bütün kapıları açık, yan dönmüş haliyle duruyor. Etrafta kimse yok, ateş böceklerinden ve vızıldayan çekirgelerden başka. Ormanın sesi içinde devam ediyor Deniz Seki “Gittin de kime bağlandın.”
Hem üşüyor, hem korkuyorum. Arabanın etrafında dolaşıyorum yavaş yavaş. Karanlıkta seni arıyor gözlerim. Yoksun işte her zamanki gibi. Arabanın kapılarını kapatıyorum bir bir. Şoför kapısına geliyorum. Giriyorum arabaya. Kapıyı çekiyorum. Birden ortalık aydınlanıyor. Arabanın içi ışıkla doluyor. Dışarı baktığımda uzakta bir çift uzun farın üzerime geldiğini görüyorum.
Ve sen arabanın dışında, yolun kenarında, tam karşımdasın. Hızla gelen far ışıklarına ve bana bakıyorsun.
Gelen aracın ışıkları sahne spotu gibi aydınlatıyor seni. Bütün güzelliğinle, bakıyorsun bana. Üzerime gelen araç yaklaştıkça bir şarkı duyuyoruz birlikte.
“Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor”
Sen bana arabadan inmemi işaret ediyorsun. Ben de sana gülerek şarkıyı. Yalvaran gözlerle bakıyorsun bana,
“Ne olur çabuk in arabadan, ezileceksin” diyorsun.
“Ne olur çabuk in arabadan, ezileceksin” diyorsun.
Işıklar sol yanımdan, sen karşımdan yaklaşıyorsunuz bana. Arabamın içi iyice aydınlanıyor ışıklar yaklaştıkça.
Büyük bir gürültüyle ışıkların arasında kayboluyorum. Arabam topaç gibi hızla dönüyor yolda. Arabam paramparça ve ben alevlerin içinde dönüp duruyorum işte.
Güçlü ışıkları olan araç, ezip geçtikten sonra beni, duruyor az ilerde. Daha önce hiç görmediğim biri iniyor arabadan. Sana doğru koşuyor. Sen alevler içindeki bana bakıyorsun önce. Sonra gidiyorsun ışıklı arabaya doğru.
Önce çok terliyor, sıkılıyorum sıcaktan. Yavaş yavaş yüzüm, ellerim kızarmaya ve canım yanmaya başlıyor. Bedenim şişiyor, her yerim su topluyor. Canım çok yanıyor, çok acı çekiyorum...
Bu kötü bir rüya, uyanırsam acılarım bitecek biliyorum. Rüya içinde rüya gördüğümü anlıyorum. Uyanmak istiyorum. Bir türlü uyanamıyorum ama.
Sevdiğine yan, ama kendini de yakma diyor içimdeki ses.
Kalbimdeki acının bedenimde hissettiğim alevden daha çok canımı yaktığını düşünüyorum.
“Geberiyorum aşkından, kalmadı bende gururdan eser” diyor, Sezen Aksu.
Arabadaki sesi sonuna kadar açıyorum...
Veeee,
İyi ki sevdim, iyi ki yandım diyorum kendi kendime.
Biliyorum, bunların hiç biri gerçek değil
Gerçek olan ne biliyor musun?
Ben seni çok seviyor ve çok özlüyorum.
Ve ben yaşadıkça bu sevgi hiç eksilmeyecek.
Hüseyin Kekiç - 05.04.2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder