Bundan sonra ne mi istiyoruz?

Ve çeliğe su vermekle başladı her şey.
Diyalektik ve tarihsel materyalizm,
mülkiyet,
üretim araçları,
üretim biçimi,
artı değer,
alt yapı,
üst yapı derken,
çok okudum, çok dinledim.
Uzlaşmaz çelişkiler içinde büyüdüm.

77 bir Mayıs’ında on yedi yaşımın lümpenliği ve geceden kalma sarhoşluğumla Taksim meydanında savruldum.

Çok kalabalıktık, çok güçlüydük ve çok biliyorduk.
Çoktu heyecanımız, çoşkumuz!

“Ne zaman yapacağız devrimi?”
diye her gün bıkmadan usanmadan sorduk.

Yol uzundu, mücadele zordu.
Objektif ve sübjektif koşulların oluşmasını bekliyordu pos bıyıklı abiler, çok konuşan kısa saçlı ablalar.

Sürekli ayrılıklarımızı tartışıp, 72’ye bölünüp, ortak paydalarımızın kıymetini bilemedik 78’lerde.

Bırakın siyasete sağdan bakanlarla, Kemalistlerle ve sosyal demokratlarla birleşmeyi, aynı ortak paydada olan 72’miz bir araya gelemedik ve küçüldük.

80 sonbaharında tanklar geçti üstümüzden, bastırıldık ezildik.

Faşist askeri darbe,
sıkıyönetim,
gözaltılar, işkenceler, mahpuslar
Türk-İslam sentezi,
Kemer sıktıran ekonomik tedbirler,
Faşist anayasa, askeri hükümet
Gerici eğitim,

Barajlı seçim,
Lale devri,
Körfez’e 1 koyup 3 almalar.
Hayallerimizin büyümesi ve ihracat patlaması.
İşini bilmeler, köşeleri dönmeler derken,
apolitik ve lümpen gençlik.

Kürtleri yok sayma.
Köylerin, mezraların boşaltılması, yakılması,
sürgünler, işkenceler.
Kürt ayaklanması,
tuzaklar, mayınlar, korucular,
kırda, kentte genç kıyımlar derken,

İçimizdeki yangınlar,
Madımak,
Gazi Mahallesi,
etnik ve mezhep ayrılıkları, kamplaşmalar,
cemaat kadrolaşması,
yanlış seçim stratejileri derken
yenilgi ve umutsuzluk.

Entel barlar,
"Ne olacak bu memleketin halleri",
“Biz var ya” lar,
“Ne bedeller ödedik” ler, derken,

3-5 ağaca canıyla bağlanan bir grup genç.
İş makineleri, zabıtalar, polisler.
İş makinesi önüne duran milletvekili Sırrı Süreyya Önder.
Biber gazı, jop ve tomalarla tazyikli su sıkan vahşi polis saldırısı.
Sabah uykusunda çadırları yakmalar, gözaltılar, baskılar derken,

Uykulardan uyanış.
Halkın Gezi Parkını ve gençlerin direnişini sahiplenmesi.
Saçı, yüzü boyalı, kulağında, kaşında metal takılı gençler, öğrenciler,
işten çıkıp direnişe koşan işçiler,
eşcinseller,
namaz kılanları koruyan koministler, sosyalistler.
Kemalistler, ulusalcılar, ülkücüler, sağcılar, solcular
sanatçılar, aydınlar,
başörtülü gönüllü doktor kızlar.
Ezeli rekabeti spor sahalarına bırakıp, kol kola direnen taraftar grupları.
Pişirdiği ev yemeğini tenceresiyle direnişe getiren teyzeler.
Anneler, babalar, dedeler, nineler.
Uykusuz sosyal medya destekçileri,
dükkanını direnişçiye açan, limonunu, ilacını, maskesini, boyasını paylaşan esnaf.
Gönüllü pansuman yapan eczacı, savunma yapan avukatlar, milletvekilleri.
Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, Gayri Müslimler,
Taksi şoförleri, camisini yaralı direnişçilere açan imam.
Vicdanlı hükümet yanlıları,
otelini, işyerini direnişçilere açan kapitalistler.
Çocuklar, gezi parkının ve doğal hayatın gerçek sahibi olan hayvanlar.

İnandık ve tüm baskılara direndik.
Canlarımız pahasına, ki her şeyden kıymetlidirler.
Gözlerimizi, kulaklarımızı kaybetme pahasına.
Kolumuzun, bacağımızın, kafamızın kırılması pahasına,
direndik, direniyoruz.
...
Bundan sonra ne mi istiyoruz?

Yiyelim, içelim, canımız ne istiyorsa.
Nasıl istiyorsak öyle giyinelim, karışmasın hiç kimse.
Eğlenelim, dans edelim, halaylar, zılgıtlar çekelim hep birlikte.

Aşık olalım, efkârlanalım arada.
Hüzünlü şarkılar, içli türküler dinleyelim, ağlayalım utanmadan.
Sonra dağıtıp efkârımızı, feneri söndürelim denizin kokusunda.
Sevişelim aşkımızla, istiyorsak evlenelim.
Çocuklar yapalım, ne zaman istersek.
Kardeşleri olsun çocuklarımızın.
Baktık, aşk bitiyor evlenince, üzmeyelim birbirimizi, aldatmadan dost kalalım.

Hayatımızı kolaylaştıracak eşyalarımız olsun.
Üstümüze gelip yaşam alanımızı daraltmayan.

Komşularımız, arkadaşlarımız, dostlarımız olsun bizim gibi düşünmeyen, hoşgörülü, samimi.

Temiz caddelerimiz, sokaklarımız, çiçekli bahçelerimiz olsun. Oyunlar oynasın çocuklar, hep birlikte oyun parklarında kardeşçe.

Hangisi Türk, Kürt, Alevi, Sünni olduklarını bilmeyelim çocukların.

Güler yüzle dolaşıp, yardım edelim sokaktaki yaşlıya.

Yaşadığımız çevremizi, doğal hayatı ve doğal hayatın gerçek sahibi hayvanları sevelim ve koruyalım.

Bahçelerde, parklarda, meydanlarda dolaşalım özgürce.

Yakmayalım ormanları, çam kokusunu dolduralım ciğerlerimize.

Spor yapalım, sağlığa zararlı maddelerden uzak duralım hiç kimse yasaklamadan hür irademizle.

Maçlara gidelim yine.
Yenilsek de, yensek de, duralım arkasında takımımızın.
Rekabeti koruyalım sahada ezeli rakiplerimizle.
Sokakta, meydanlarda kol kola gezelim yine, tüm rakip taraftarlar.

Özellikle çocuklara ve kadınlara olmak üzere, tüm bireysel şiddete ve silahlanmaya karşı olalım hep birlikte.

Tüm emperyalist savaşlara karşı birliğimizi ve barışa olan inancımızı koruyalım.

İnsanın ve emeğin en önemli kaynağımız olduğunu unutmayalım.
Diline, dinine, rengine, etnik kökenine, cinsiyetine saygı duyalım herkesin.
Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Kadın, Erkek, Genç, Yaşlı, Çocuk, hepimiz özgür olalım ve herkesin özgürlük alanına saygı duyalım.

İnançlarımız, geleneklerimiz olsun bize özgü.
Ezanımız, namazımız, orucumuz, iftarımız, cem semahlarımız, ehli beytimiz, ortak dualarımız olsun kutsadığımız.
İnançsızlar da olsun aramızda kardeşçe ve hoşgörüyle dolaşan.

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasın hiç kimse.
Arşı arşı memleketlere kız vermeye devam edelim biz yine de.
Kına gecelerinde ağlasın kız anaları.
Düğünlerde oynayalım, eğlenelim, silah kullanmayalım asla.

Farkı ve renkli kültürümüzü, çağdaş sanat ile işleyelim.
Tiyatro, sinema, konser salonlarımız olsun, geniş, ferah.

Bilimi ve sanatı önemseyip büyütelim.
Bilim insanlarını ve sanatçılarımızı özgür bırakalım ve saygı duyalım onlara.
Tükürmesin hiç kimse sanatın içine.

Çok okuyup, çok gezelim ve çok bilelim.
Kimseye zarar vermeyelim, en önce de kendimize.
...

Gezi parkı direnişinde gördük ki, bir arada ve barış içinde huzurlu, mutlu bir hayat mümkündür.

Yeter ki, bölünmeyelim 72’ye yine ve birliğimizi, sinerjimizi koruyalım önce.

Gençlere ve kadınlara bırakalım toplumu yönetmeyi.
Onlar bulurlar barış içinde, özgürce yaşamanın yollarını.


Hüseyin Kekiç – 20.06.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder