Bir gezinin ardından

Güneşli ama hafif serin bir Perşembe sabahında, Kadıköy’de 'bir kitap bin dost' grubundan arkadaşlarla buluşup Eminönü’ne geçiyoruz. Gemiye binmeden, sokak simitlerimizi de alarak tabii ki. Yeni tanışmalar, çay simit eşliğinde ilk sohbetler derken, Eminönü’nde boğaz turu iskelesindeyiz.
Anadolu Kavağında mola verecek, boğaz turu için, yarım saate yakın zamanımız var. Yeni katılacak arkadaşlarımızı beklerken, ayaküstü sohbetlere devam ediyoruz iskelede.
Ve boğaz turu yapacak eski bir İstanbul gemisindeyiz şimdi. İskelede arkadaşlarımızı beklerken, açık güvertedeki boş yerleri kaptırmışız diğer yolculara. Kapalı bölümde karşılıklı kanepelerde oturuyoruz. Eski dostlar özlem gideriyor sarılarak. Gruba yeni katılanlar tanışıp, çay simit sohbetine katılıyoruz.
Kapalı alanda kalmaktan sıkılıp, ayakta kalmaya razı olarak, fotoğraf makinemle çıkıyorum açık güverteye. Boğazın turkuaz rengi üzerinde ve küçük dalgalar arasında, beyaz köpüklerden bir yol kalıyor arkamızda.
Bir yanı güneş ve sıcak, diğer yanı gölge ve serin gemiyle, İstanbul boğazında diğer iskelelerden alınan yolcularla saat oniki civarında Anadolu Kavağındayız.
Önce bir kahve molasında, sohbet edip, sonrasında balık, midye tava ve soğuk biralarımızı alıp, taksiyle Yoros Kalesine çıkıyoruz. Burada yeni arkadaşlar katılıyor grubumuza. Midye tava, bira sohbetimize, İlhan abinin ilk açıklamasını dinleyerek başlıyoruz. Neşeli ve keyifli sohbetimizde, yaz dönemi için yeni geziler planlıyoruz gülüşerek. Yoros Kalesi önünde şakalaşıp, fotoğraflar çekiyoruz hep birlikte. Bu güzel gezinin tam ortasında, 'aşıklar terası'na yürürken toprak yoldan, herkesi toplayıp etrafına, “bir anımı paylaşacağım” diyor İlhan abi. "Benim de anılarım var buraya dair" diyorum içimden. Güzel ve mutlu anıları paylaşmanın zamanıdır derken, “Nisan” diyerek başlıyor anlatmaya, titreyen ses tonuyla İlhan abi. Sonra bir kargo paketi geliyor çok uzaklardan. Bir kavanozun cam parçaları hepimizin yüreğine saplanıp kalıyor.
Derin sessizlikten çıkıp, 'aşıklar terası'nda rüzgara vuruyoruz yüzümüzü. Neyse ki; aramızda dikkatli arkadaşlarımız var. Geminin kalkmasına yarım saatimizin kaldığını hatırlatıyorlar. Hep birlikte, sohbet eşliğinde vuruyoruz kendimizi inişe.
Tam vaktinde iskeledeyiz. Gemide, açık güverteyi kaptırmışız yine. Hep birlikte, güvertenin altında ve arkadaki küçük boşlukta rüzgarla savrulup kendimize geliyoruz. Ara iskelelerde inenler oluyor grubumuzdan. Kalan arkadaşlar hep birlikte Beşiktaş iskelesinde iniyoruz.
Hemen yandaki iskeleden Kadıköy’e geçmek ve bira sohbetine devam etmek niyetindeyiz. Ancak, yirmi dakikaya yakın zaman var Kadıköy vapurunun kalkmasına. İskele önünde, ayaküstü sohbet ederken, gençlerden oluşan sokak müzisyenleri bir dans müziği çalmaya başlıyorlar.
Bir anda dans ederken buluyoruz kendimizi, iskelede bekleşen yolcular ve müzisyenlerin alkışları arasında. Sonra hareketli müziklerle coşuyoruz iyice. Yerde açık duran gitar kutusunda, müzisyen gençlere teşekkür edip, geçiyoruz Kadıköy’e.
'Bir kitap bin dost' grubunun sürekli oturdukları arka bahçedeyiz şimdi. Soğuk bira içenimiz de var, türk kahvesi içenimiz de. Uzun sohbetlere doyum olmuyor ve bu güzel gün de bitiyor, gül yaprakları serpilmiş bir masanın yanında.

Hüseyin Kekiç - 28.04.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder